Kürtlerin İslamiyet'i zorla kabul ettikleri iddiası da tarihi zorlamadan başka bir şey değildır. (...) Kaldı ki aynı coğrafyada yaşayan Hıristiyan halklardan Ermeni, Süryani ve Gürcüler ise günümüze kadar farklılıklarını muhafaza etmişlerdir. Kürtlerin korkudan zorla inançlarından vazgeçtikleri iddiası Kürtleri bölgenin en korkak halkı olarak nitelemeyi de zımnen beraberinde getirmektedir ki, asla doğru değildir.
Ne zaman tüm bağımsızlık lafı edilse Cezahir kurtuluş savaşi'nın efsanevi lideri Ahmed Bin Bella'nin yürek sızlatan sözü aklıma gelir: "Bir milyon şehit verdik, ırzımız namusumuz ayaklar altında gitti. Bir bayrak ve bir istiklal marşindan başka bir şey elimize geçmedi. Her şeyimiz yine Batılılarin elinde" dedi ve 30 yılını hapiste geçirdi. Sene 1923 ve sene 2011. 88 yil sonra neredeyiz, varın siz hesap edin.
Bati dünyasında bayraktarlığını burjuvazinin yaptiğı miliyetçilik, ulusalcılık ve onun kurumsallaştığı ulus devlet bizat uluslararası burjuvazi tarafından yerden yere vuruluyor. Dün burjuvazinin çikarlarına hizmet eden, feodal sınırları ve engelleri kaldırıp ulusal pazarın oluşmasını sağlayan ulus devlet, bugün mal dolaşımının önündeki en büyük engel haline geliyor. Gümrük duvarları, vizeler, sınırlar ve bıktıran bürokrasi malın sınırsız, engelsız ve çok süratli dolaşımını engelliyor. Bütün bir dünyayı tek bir "çarşı" olarak görecek kadar devleşen (kartelleşen) burjuvazi mevcut yapıları (devletleri) tasfıye edilmesi, temizlenmesi gereken çalı çırpı veya moloz olarak görüyor.
Bu sorulara cevap vermeden önce açik ve net olarak ifade etmek gerekir ki devletin içinde de , PKK'nin içinde de silahların susmasını istemeyen ciddi bir kesim car. Üstelik barış ve cözüm istemeyen bu çevreler oldukça güçlü ve etkili bir konumdalar. Kürt sorununun adil ve kalici bir şekilde çözümünu kendi iktirdarlarının sonu olarak görüyorlar ve bunun için de var guçleriyle barışı engelliyor, çatışmalı sürecin devamı için çoğu kez işbirliği içine giriyorlar.
Birkaç dakikalık bir olayla ilgili yüzlerce yorum yapılır. Nedenler, niçinler, nasıllar peş peşe sorulur, her cevap bir baska sorunun sorulmasına neden olur. İş gittikçe karışır, giriftleşir. Bir müddet sonra olayı yapanların bile kafasını karıştıracak sonuçlara varılır.
PKK'nin yaptiğı eylemler ise tam olarak akla yizan. Türkiye'de gittikçe güçlenen değışim ve dönüşüm taleplerini örgütleyerek tüm statüko karşıtı güçlerı yan yana getirecek bir strateji ve politika izlemek yerine şiddeti devreye sokmak, statükonun ekmeğine yağ sürmekten başka bir şeye yaramiyor.
Yine Kürt Teali Cemiyeti Başkani Seyyid Abdülkadir "Türk kardeşlerimizin bu zor gününde onları arkadan vurmak, ayrı bir devlet kurmaya çalışmak ihanettir, haramdır. Var kuvvetimizle birlikte çarpışmalıyız" diye fetva yayınladı.
Kürtlerin ve solcuların örgütlerinde örgüt içi infazlar, öldürmeler yüzleri aşıyor. Herkes birbirini vatan haini ve işbirlikçi ilan ediyor ve her şey "vatan-millet-ulus" için yapılıyor. Vatan ve millet ise bir türlü kurtulmuyor.
BDP'nin de bir karar vermesi gerekiyor. Sınıf partisi mi, etnik temele dayalı bir parti mi yoksa demokrasiyi merkezine, Kürt sorununu da bu merkezin ortasına alan bir Türkiye partisi mi olacağını belirlemesi gerekeiyor.
Ayni şekilde söz konusu kanunlar bütün bir halkın onayından geçse de eğer evrensel hukuk kurallarına uygun değillerse bir şey ifade etmiyor. Halkın onayı tek başina meşruluk ifade etmiyor.